...
Başlık : Editörden…
Yazar : Aslı Zorba

    Takvimler 24 Şubat’ı gösteriyordu Rusya, Ukrayna’yı işgale başladığında. Savaş olacak mı? Olmayacak mı? Kim ne açıklama yapmış derken kendimizi savaş görüntülerini izlerken bulduk. Yıkılan evler, sığınan insanlar, ağlayan çocuklar, toplu mezarlar… Görüntülere ve düşüncelere daldığım bir an sohbet etmeyi çok sevdiğim bir arkadaşımın sözleri çınladı kulaklarımda. “Her şey ne kadar da çabuk değişebiliyor. Poff bir bakmışsın bir saniye öncesi yok.”

   Bireysel bencilliğin kitlesel boyuta ulaşmış ve şuur yitirmiş hali savaş alanları. Ve her zaman olduğu gibi yine ‘önce kadınlar ve çocuklar’ yara alıyor. Belki büyük bir çoğunluğu savaş meydanlarında değil ama çok daha büyük bir bombardımanın kuşatması altındalar. Daha dün parklarında oynayan çocuklar, işleriyle evleri arasında mekik dokuyan kadınlar, bugün ölüm-açlık-göç korkusuyla yüz yüze. Sığınaktan sığınağa, sınırdan sınıra can havli ve belirsizlikle savrulmaktalar. Onlar bu sancıların içinde kıvranırken, yine bireysel ahlaksızlığın kitlesel boyut kazandığı; körlerin daha kör, sağırların daha sağır, dilsizlerin daha dilsiz olduğu zihniyetlerde savaş mağduru kadınları konu alan, aklın almayacağı vicdanın kabul etmeyeceği düşünceler var. Savaştan kaçan kadınların uğradığı tacizler, hiçbir utanç emaresi olmadan sosyal medyada paylaşılan sözler, söylenen şarkılar… İnsanlığı çıplak olana hiçbir ahlak kuralı giydirilemiyor maalesef.

    Kadına “edebiyle” susmasının dikte edildiği kültürlerde, erkeğin “edepsizce” konuşması normal karşılanıyor. Kız çocukları çok küçük yaşlardan itibaren korkuyla beslenerek yetiştiriliyor. Evde, okulda, iş yerinde, toplu taşımada, yolda… saymakla bitmeyen savunma mekanizmalarıyla yaşıyoruz hepimiz. Kimi zaman yolda kornaya basan bir şoför; kimi zaman haddini bilmeyen bir öğretmen; kimi zaman iş yerinde olduğunun şuurunda olmadan belden aşağı muhabbet edebilen iş arkadaşı; Kimi zaman “hayır”dan anlamayan bir erkek olarak karşımıza çıkıyor bu yüzler. Maalesef ki vakit geçirdikleri benzerlerinin ortalaması olarak, yüzeyselliklerini değiştirmeden mantar gibi hızla yayılıyorlar. Yanlarındakilerin ahlaksızlıklarına sustukça, görmedikçe, duymadıkça en az onlar kadar ahlaksızlaşıyorlar. Ve evet kapitalizm her sene 8 Mart’ta gerekli indirimlerini yaparak biz emekçi kadınlara bu zorlukları aşmamızda büyük yardımda bulunuyor (!)

     Bu sayımızda öykülerinde göç, kadın ve çocukları merkeze alan Kevser Ruhi’yi konuk ettik. Gelecek sayımızın konuğu Celal İlhan olacak. Dergimizin edebiyat tutkunu bütün kalemler için bir iletişim alanı olma ümidiyle yola çıktığını bir kez daha hatırlatarak, sizlerden gelen öykü, deneme, makale ve şiirleri beklediğimizi söylemek isterim.

Umutla ve huzurla kalın.

Sayfa : 2