...
Başlık : CEMİL KAVUKÇU’dan/YÜZÜNÜZ KUŞLAR YÜZÜNÜZ/Gerçekliğin kurgusu değil, /Kurgunun gerçekliği
Yazar : Meliha Yıldırım

CEMİL KAVUKÇU’dan/YÜZÜNÜZ KUŞLAR YÜZÜNÜZ/Gerçekliğin kurgusu değil, /Kurgunun gerçekliği

Cemil Kavukçu’nun Yüzünüz Kuşlar Yüzünüz uzun öyküsündeki Feridun’un bunalması bir bakıma aydın bunalmasıdır. Uzun öyküde görülen bu bunaltının benzerini Halit Ziya’nın Mai ve Siyah’ındaki Ahmet Cemil’i ilk kentli aydın sayabiliriz. Cumhuriyetin ilk yıllarından sonra bunalan aydın yine görünür. Peyami Safa’nın Yalnızız’ındaki Samim, Tanpınar’ın Huzur’undaki İhsan, huzuru ararken hep huzursuzdurlar.

Cemil Kavukçu’nun Yüzünüz Kuşlar Yüzünüz’ü de bunalan kentli aydının uzun öyküsüdür. Fakat Kavukçu’nun karakterinin bunalması bu dönem eserlerdeki karakterlerden farklıdır. Onlar varlıklarını toplumun yararına harcamak isteyen idealistlerdir. Toplumunu kültür, siyasal düşünce ve hatta ekonomik olarak kalkındırmak sevdasındadırlar. Cemil Kavukçu’nun aydını Feridun, kesin inançları olan, iddiası veya önerisi olan aydın değildir. Onun ne yeni bir kimlik arayışı vardır ne de kan bağıyla bağ kurmak isteyen bir çabası. Bu aydın neyi niçin yaşadığını anlamlandırmaya çalışmayan, bir anlamın peşinde olmayan merkez kuvveti kaybetmiş bir aydındır. Bir bakıma “modern insanın bunalımı” noktasındadır.

Feridun’un içinde bulunduğu durumun zihinsel ve kuramsal arka planını, Nietzche, Camus ve Sartre’ın “Varoluşçu Ruhçözümleyim” düşüncesi içerisinde değerlendirmek mümkündür.

Darbelerle gelen baskı, ruhsal kısıtlamalar bireyde pasif de olsa gösterdiği başkaldırı bunaltıyı besleyen arka planlardan bazılarıdır.

Feridun gibi kentli aydın bunalımlarını yansıtan eserlerden örnek vermek gerekirse;Yusuf Atılgan, Aylak Adam; Oğuz Atay, Tutunamayanlar; Selim İleri, Bir Akşam Alacası örnek verilebilir.

Cemil Kavukçu’nun Yüzünüz Kuşlar Yüzünüz, 2017’de -Can Yayınları- yayımlanır. Feridun, anne-babadan kalma abla ile ortak miras bir evde tek başına yaşayan – abla sürekli satılmasını istemektedir- kıdem tazminatını tüketmiş, emekli aylığı dışında hiçbir geliri olmayan biridir.

Hemen her gün aynı düzenin içinde hayatını sürdüren Feridun, vakit geçirmek ve içmeye devam etmek için mekân olarak bahsettiği birahaneye gider. Açık sözlü ve içtendir.  Televizyonda izlediği eli mendilli sanatçıyı anlatış biçimi karakterle okurun aynı kafada olduğu hissini uyandırır. Daha pek çok hayatın içinden söylenmeleri vardır öykü karakterinin.  Bir kadınla ilişki artık onun aradığı şey değildir. Çünkü tanıştığı kadınlarla hiçbir zaman sağlıklı bir ilişki kuramaz. Bilmeden onlardan uzaklaşır. Ev ve birahane döngüsü içinde iç dünyasını dinler. Hayatında bunalımını sona erdirecek, içindeki boşluğu dolduracak bir şey yoktur çevresinde. Ali Rıza Kaptan’ın o pazar sabahı mekâna gelişine kadar.

Cemil Kavukçu, Feridun’un neden çıkmazdan kurtulamayacağını sezmeyi okura bırakmıştır. Yazar, Yüzünüz Kuşlar Yüzünüz’de, yerini, yönünü bulamayan bir karakter izleği oluşturur.

Feridun’un niçin böyle olduğuna dair, yaslanılacak tek kaynak, bireyselliğidir. Ve bu davranışları belirleyen bilinçaltıdır. Bu nedenle uzun öyküye sosyal gerçekçi açıdan değil, psikanalitik bir açıdan yaklaşmak daha doğru olabilir.

Feridun bilinçdışında denizde olmaya istek duymuştur. Ali Rıza Kaptan’la mekândaki ilk konuşmaları öykünün de kırılma noktasıdır. Ali Rıza Kaptan’ın “Yüzemeyen bir geminin kamarasında yaşamak gibi,” dedi. “O nasıl bir şey?”“Berbat bir şey. Seni karadan koparıp açık denizlere götürecek bir mekândasın ama gidemiyorsun,” s.28

Ali Rıza Kaptan’ın sözleri Feridun’da bir kendine dönüş ve heyecan duymasına neden olur. Kaptan oluşuna neden bu kadar şaşırdığını sorar Ali Rıza Kaptan;

 “Bizim farkımız ne? dedi. “Hikâyeleriniz,” dedim. “Haa,” deyip arkasına yaslandı. Söylediğim hoşuna gitmişti.” s.29

Feridun’un denizde olma isteğinin nedeni eksiklik olgusudur ve ancak bu eksikliği var olmaya olanak tanır. Onun bu uyanıklık rüyası, açığa vuramadığı ve bastırmak zorunda olduğu istekleridir, o halde bunlar bir şekilde simgesel olarak ortaya çıkacaktır. Yazar burada imge-dili kullanmaktadır. Bunun kaynağı sözcüğün arka yüzü yani maskesidir. Feridun’un bilinçdışının olaylarını ortaya çıkarır; zihnindeki imge evreni tümceye dönüşmüştür.

Yüzünüz Kuşlar Yüzünüz’ün, yazarın kendi bilinçdışı isteklerinin, korkularının simgelerini taşıyan bir belge olarak değerlendirilmesi yerine, yazarın yaratma yeteneği olarak görülmesi daha doğru olur. “Açık olan anlam” ve “gizli olan anlam” bir eğretilemeyse bu, yazarın iç evreninin bir yansıtması, gizil içeriğinin çözümlenmesidir. Ne olursa olsun, değerlendirilmek ve açıklanmak istenen, esasen Yüzünüz Kuşlar Yüzünüz olmalıdır.

Kitabın derin bir düş gerçeğine dalması, okurun da bunu yaşamasına olanak sağlamaktadır. Böylece okur, yazardan uzaklaşıp öykünün bilinç ve bilinçdışı yapılar arasındaki bağıntılarını ortaya çıkarmaya hasreder kendini. Yaşamöyküsel bakışın kolaycılığından vazgeçip, öyküye yöneldiğimizde onun kendi dünyası içinde kendi kendisiyle uyumuyla anlamamızı olanaklı kılar.

Menfaat düşkünü bir abla, Feridun’un görünen huzursuzluk kaynaklarından biridir. Onun bunalımlı halinin arka planında ablası kadar, vefat etmiş eniştesi belki anne ve babası da vardır. Bu huzursuzluktan çıkış yolu olarak görülen çare ise durmadan içmek ve gitmektir. Fakat bu asla gerçek gitme olmaz. Doğru adres yoktur çünkü. Gidilecek yerin adresleri hep yanlıştır.

Postmodern öykü bağlamında düşünülebilen bu uzun öykünün iç içe geçen kurguları yani kurgu içinde kurgusu olan –yük gemisi içinde geçen olaylar ve karakterleri- kişilerinin, olaylar içindeki davranışları Feridun’un o durumda kendi içindeki çözümsüzlüğü ve arkadaşı Gero ile birlikte gitme düşüncesi. Feridun ve Gero yük gemisine binmişler ama üçüncü Kaptan Ali Rıza’nın onları yiyecek ambarına kapattırması ile bütün deniz hayalleri suya düşmüştür. Oysa bunların gerçekle ilgisi olmadığı diğer bölümlerde belirtilir.

Kitabın iç kurgusuna gelince:

“Mekân” kelimesinin kullanımı, Feridun’un ruhunun barınağına dönmesi olarak düşünülebilir. “Önce sığınağımın, soluk alabildiğim, beni hayata bağlayan bu eşsiz mekânın pencerelerini, kapısını ve tabelasını görünce açılmamış olduğunu düşündüm.” 22.s.

İçkiye düşkün Feridun’un yaşadığı bunalımı hafifletmek için, düzenli olarak tek gittiği yer evi gibi yalnız kalmadığı mekânıdır. Orada çalışan Gero, (Bu ismi kendisi vermiştir ona. Asıl adı Muharrem’dir. Daha sonra çok tutulmuştur. Bir filmde izlediği Geronimo karakterinin kısaltılmışıdır. Kısa ve karizmatiktir.) uysal iyi bir insandır.

Alışılmış bağlar altında –abla faktörü-  hayatını sürdürmek istemeyen Feridun’un isyanıdır belki sürekli içmesi. Arkadaşı Gero’ya yakınlaşmasıyla fark eder ki aslında o da yalnız bir adamdır. Fakat o bir düzenin içindedir. Sevmediği bir patronu da olsa bir işi vardır. Yazar, Feridun’un iç içe giren öyküsünde neyi göstermeye çalışmaktadır? Bütünüyle modern şehir hayatının isteklerinin, bağımlılıklarının, davranışlarının, kısaca düşünme ve yaşama biçiminin boşluğunu mu? Ya da bütün bunlar içerisinde yaşayan birinin eninde sonunda düşeceği bunalım ve kaçışı mı? Galiba bunların hepsi gösterilmeye çalışılmıştır.

Bütün kitabı kaplayan yük gemisine adım atmalarına neden olan Ali Rıza Kaptan ve onun Seyir Defteri,  Gero ile yaşadıkları Ambar Günleri, Aşkı Kaptan’la telsiz zabiti Mahir’in Barometre iddialaşmaları, Aşkı Kaptan’ı tanıdığımız bölüm, Telsiz zabiti Mahir ve Hâlâ Pazarsa bölümleri, kişiler, karakter yapıları, tüm bunlar aslında kitabın bütünüyle ‘kendisi olma’ sorunsalı üzerine oturduğudur.

Aşkı Kaptan’ın kendi ismini ilk defa ilkokulda duyması kendini geç kabullenmesine iyi bir örnektir. Zira üçüncü Kaptan Ali Rıza’nın kendini seyir defteri yazarken mutlu hissetmesi de öyledir. Çerçeve öykünün içine konulan bu öyküleri, arayış ve yolculukları, postmodern öyküde kurmaca metnin parçaları olarak okumak gerekir. Çerçeve öyküde Feridun’un, pazar sabahı mekânda, Ali Rıza Kaptan’ı dinlerken aslında kendini dinlemesi, iç içe yerleştirilmiş olaylar, insanın kendini, bildiği yerden başka bir yerde bulamayacağı yolundaki problem, aslında gerçekliğin kurgusu değil, kurgunun gerçekliğidir.

Herkes yaşadığı sıkıntıyı içselleştirip hayatına devam ederken, Gero mekânda, Aşkı Kaptan işine alışınca sevmesi, Ali Rıza Kaptan’ın sırf seyir defteri yazmak için üçüncü kaptanlık yapması, İbrahim’in denize alışması. Aslında hepsi de arızalı tiplerdir fakat bununla yaşamayı bilirler.

Feridun için durum farklıdır. O, bu hayatın bilgisinin, aşkı, parayı, dostlukları, çelişkileri fark eden insanı huzurlu kılmayacağını bilir. Feridun bu açmazı görmüştür. Bundan çıkmak için Ali Rıza’nın anlattıklarıyla, içinde yaşadığı dünyadan uzaklaşmış hatta onu içselleştirmiş, adresini bilmediği bir yolculuğa çıkmıştır. Yani bunalımdan çıkmak için çare aramıştır. Bu yolculuk okuyucuya bir işarettir. Hayal ederken bile yanına Gero’yu almıştır. Fakat hayal edilenle gerçeğin aynı olmadığını görmüştür. Hayal içinde gerçek. Denize atlama bir geriye dönüş müdür?  Yoksa yok oluş mudur?

Feridun’un yaptığı bu simgesel yolculuk, kendi içine doğru bir yolculuktur. Bir bakıma yaşama biçimiyle algı ve anlayış olarak diğer insanlardan ayrılmaktadır. Fakat içinde yaşaya geldiği hayatı değiştirmesi de mümkün görünmemektedir. Bunaltısının sebebi budur gibi görünse de asıl yalnız Ali Rıza Kaptan’dır.     

Kitabın sonuna eklenen mekânda –birahane- geçen diyaloglar kitabın asıl hikâyesinin nasıl oluştuğunu, Feridun’un bu gitme fikrinin neden olamayacağını da okuyucuya gösterir. Galiba bu son bölümde asıl maksadı yazar okuyucuya bırakmıştır. Buradaki amaç, okurun Feridun’un zihninde geçen yaşadıklarına, ayrıntılara dikkat etmesini sağlamaktır.      

Yüzünüz Kuşlar Yüzünüz’de, gösterilenin tam tersi kendisiyle barışık, eksikliklerini, açmazlarını çok iyi anlamış bir kişinin içtenlikle yaşamayı seçmesi, toplumsal ve sosyal çelişkilerin ortaya konuluşu vardır. Asıl yalnız bunu fark etmeyenlerdir.

“O vakit, yüzünüz kuşlar yüzünüz”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sayfa : 7