...
Başlık :    “ Düş güzel gerçek hoyrat”
Yazar : Filiz Bilgin

  Kevser Ruhi’nin “Kehribar Kadınlar” adlı kitabı, gerçek hayattan izler barındıran, yaşanmışlık kokan öykülerden oluşmakta.

Arka arkaya sıralanmış “Fesleğenler Kokmuyor Artık”, “Sızı”, “Düşbozumu” ve “Akasya Kokulu Sokakta Şiir Bitti” adlı  dört öyküde, 12 Eylül darbesinin aynı sokakta büyüyen Ercan, Ali, Ayşen ve Kader’de açtığı onulmaz yaralar ile “Ona hayatın başka başka renklerini gösteren” bu gençlerin başına gelenlerden sorumlu olduğuna inanan Belkıs, rafine bir şekilde anlatılmış. Özellikle o günleri yaşayanlar için koca hatıralar yüklü yaralı öyküler.

 “Düzen bir kez bozuldu mu, yeni düzen tutturana kadar sancı çekmek kadınlara düşüyor.” diyen Asya Gelin, “Umudu, her şeyden sakınarak, tek başıma, çocuğumu büyütür gibi koynumda besledim büyüttüm.” diyen Zehra, mahallenin kızlarına kedi merdiveni örerek sevdiğine kavuşamamanın üzüntüsünü hafifletmeye çalışan Nazmiye Abla, “içindeki cehennemi her yere taşıyarak ve avaz avaz susarak”  kızını avutmaya çalışan anne, kadını merkeze alan öykülerde karşımıza çıkıyor.

Ailesi Batum’dan göç eden Kevser Ruhi’nin kitaptaki öykülerinde bir göçün yaşattığı acıları hissetmek her an olası.   “Kehribar Kadınlar,” öyküsünde  “Saçları omuzlarından dört belik dökülen, ceylan gözlü kızların Batum’dan gemilerle  bilinmeze başlayan yolculuğunda, limanlar keder yükleyip, hüzün boşaltıyordu.” veya “Taze Ekmek Kokusu” öyküsünde “Taze ekmek kokusu, göç etme ve köklerinden sökülme ile eş anlamlı olarak beyninin kıvrımlarında kendine yer bulduğundan; ne zaman bu kokuyu duysa, bir şeylerin kırarak, yıkarak, onulmaz yaralar açarak değişeceğini sanıyordu.”  cümlelerinde olduğu gibi acı kısa ama yoğun karşımıza çıkıyor. Sadece başka ülkelerden göçler değil kendi ülkesinde sürgün on yıl geçiren Kader’in her yere taşıdığı göçmenliğini  de “Sızı” öyküsünde buluyoruz.

Kitabın en uzun öyküsü olan “Eyvah”da kırklı yaşlardaki Kerem’in çalkantılı iç dünyasını dindirebilmek için uzun süredir küs olduğu babasını görmeye gitmesini ve babasının “En büyük çılgınlığı aynı şarkıyı on beş kez söyletip, eyvah çekmekmiş meğer.” gerçeğini öğrenmesini okuruz. Diğer bir baba-oğul öyküsü “Kestane Kebap Acele Cevap”, oğuldan babaya ve babadan oğula yazılmış iki mektuptan oluşuyor.

 Kevser Ruhi, kitabın adından da anlaşıldığı gibi sıklıkla metaforlara yer vermiş. Işıl ışılken sararan, taş kesilen, yazgısı kahır kadınları Kehribar Kadınlar diye çağırırken,   “Ömür kozamı ördüm bitirdim.” diyen saçı başı beyazlaşmış, artık kozadan çıkıp uçma vakti gelmiş yaşlı kadını da ipek böceği ile birlikte ele alıyor. “Moda Koyu Bekliyor” öyküsündeki “Bohemya avizenin kristal sallantıları hüzünle menevişlendi.” veya “Sızı” öyküsündeki “Gözleri üstüme döküldü; masmavi kesildim.” cümlelerinde olduğu gibi eğretilemelerle öyküler oldukça zengin bir dille anlatılmış.

             Bir kısmını anabildiğim ancak okuyucuyu etkileyen on yedi öykü içeren “ Kehribar Kadınlar”, temaların yanı sıra, akıcı ve zengin diliyle de duyumsayarak zevkle   okunacak bir kitap.

 

KAYNAK:
Kevser Ruhi, Kehribar Kadınlar, Alkım Yayınevi, İstanbul, 2004,

Sayfa : 5